Danimarka’da Okullar Kısmi Olarak Açılmaya Başladı

Danimarka'da Okullar Kısmi Olarak Açılmaya Başladı

Danimarka’nın güneyindeki kırmızı tuğlalı binalar kümesi, dışarıdan pek dikkat çekici görünmese de, binanın içindeki sınıflar COVID-19 salgınında yüzünü çok nadir gördüğümüz kişilerden bazılarına kapılarını açtı.

Okul öğrencilerine.

Geçtiğimiz Çarşamba günü 350 öğrenci, Danimarka’nın Logumkloster bölgesindeki okullardaki sınıflarına bir ay üzerine ilk kez geri döndü. Danimarka, koronavirüs salgını sürecinde ilköğretim okullarını tekrar açan Batı dünyasındaki ilk ülke oldu. Ve böylece Danimarka eğitim sistemi, okulların salgın çağında açılıp açılmaması gerektiği ve bundan sonra okul hayatının nasıl olabileceği üzerine adeta bir laboratuara dönüştü.

“Bu yeni bir dünya,” diyor okulun öğretmenlerinden Tanja Linnet. “Eskiden burada bir terörist saldırı olması ihtimaline karşı planlar yapardık. Ama bu tür bir saldırı asla aklımıza gelmedi.”

Hükümetin yüzlerce çocuğu okullarda tekrar bir araya getirmesi cesur bir adım olsa da, tüm dünyanın neler olacağını dikkatle izlediği de bir gerçek.

“Okulları ne zaman açmalıyız? Bu tüm dünyanın yaşadığı bir ikilem,” diyor okul müdür yardımcısı Finn Christensen.

Danimarka’nın yaklaşımı, beş haftadır çocukların evden çıkmadığı İspanya’dan tamamen farklı. Avrupa’da koronavirüs salgınını tüm ülkelerden daha yoğun yaşayan İspanya’da çocukların sokakta kısa bir yürüyüşe çıkması ya da evlerinin yakınında egzersiz yapmaları bile yasak.

Bir aylık karantinanın ardından Logumkloster bölgesinde yaşayan çocuklar için tekrar okula dönmek heyecan verici bir deneyim oldu elbette. “En sevdiğim arkadaşımı tekrar görmek çok güzel,” diyor 7 yaşındaki birinci sınıf öğrencisi Maja Petersen.

Ama okulda işler biraz şaşırtıcıydı.

Enfeksiyonun yayılımını engellemek için velilerin içeri girmesine izin verilmedi. Eğitimciler, öğretmenler odasında toplanamadı. Artık her çocuğun kendine ait bir masası var ve en yakın sınıf arkadaşından iki metre kadar uzakta. Teneffüste çocuklar sadece küçük gruplar halinde oynayabileceklerdi. Ve okul saat ikide bitene kadar bütün öğrenciler ellerini en az her saat başı yıkamak zorudaydılar.

“Genelde atlayıp zıplarız, dövüşürüz ve beşlik çakarız, ama artık bunları yapamıyoruz,” diyor 10 yaşındaki Zakarias Al-Tibi, en iyi arkadaşı Jannik’e bakarak.

Ekonomik açıdan bakıldığında, okulların yeniden açılmasının sebebi çok açık. “Çalışan ebeveynlerin işlerine odaklanmalarını sağlıyor,” diyor Danimarkalı politikacılara danışmanlık yapan ekonomi profesörü Carl-Johan Dalsgaard.

“Her gün çocuklarınıza evde eğitim vermek ve bakmak zorudaysanız verimliliğiniz önemli ölçüde düşer,” diyor Dalsgaard.

Ancak tıbbi sebepler oldukça tartışmalı.

Dünya Sağlık Örgütü, pandemi henüz tam anlamıyla ortadan kalkmadan yeniden ortaya çıkma korkusu nedeniyle toplumun bu kadar hızlı bir şekilde hayata dönmemesi gerektiği konusunda Danimarka gibi ülkeleri uyardı. Danimarka’daki aktif vakaların sayısı geçtiğimiz günlerde düşüş gösterdi ve Danimarka Avrupa’daki birçok ülkeden çok daha düşük bir ölüm oranına sahip. Ancak salgın sırasında ölüm istatistikleri eksik olabiliyor ve uzmanlar yeni vakaların hızının tekrar kolayca artabileceği konusunda uyarıyor.

Bu endişeler, Danimarka’nın başka yerlerinde bazı ebeveynlerin okulların açılmasını protesto eden Facebook grupları kurmalarına sebep oldu. Veliler, çocuklarının Danimarka ekonomisini kurtarmak için kurban edilmesinden korktuklarını dile getirdiler.

Virüs dolayısıyla bilinen herhangi bir vakanın görülmediği Logumkloster’de, sadece birkaç ebeveyn çocuklarını okula geri göndermeme kararı verdi. Ancak çoğu veli bu konuda kafa karışıklığı yaşadı.

“İlk tepkimiz şu oldu: Çok erken değil mi? Bu yapılan doğru mu?” diyor 14 yaşındaki oğlu geçtiğimiz hafta okula çağrılan veli Cynthia Paulsen.

Bir başka veli Jesper Hansen ise 6 yaşındaki oğlunu okula göndermeme taraftarıydı. Hansen’ın geri dönecek bir işi yoktu, çünkü daha krizin başında işini kaybetmişti. Ya altı yaşındaki oğlu, virüsü böbrek problemleri olan küçük kardeşine geçirirse ne olacaktı?

Ancak, Logumkloster’daki ebeveynlerin büyük çoğunluğu okul müdürünün ve çalışanların sadece birkaç gün içinde okulu yeniden düzenlemelerinden çok etkilendi.

Okulun zeminleri, öğrencilerin birbirlerinden ne kadar uzak durmaları gerektiğini gösteren yeni işaretlerle kaplandı. El yıkama okul rutininin bir parçası haline geldi. Her günün başlangıcında ve daha sonra her saat başı tüm öğrencilerin ilk durağı burasıydı. Okulun temizlik sorumluları, ellerinde dezenfektanlarla okul saatleri içinde tüm okulu dolaşarak en az iki kez tüm kapı kollarını temizlediler.

Bu değişimlerin hepsi hükümet tarafından yönlendirildi, ancak bazen hükümetten gelen talimatlar saat başı değişiyordu. “Bazen sabah 9’da bir emir geliyordu, sonra saat 10’da yeni bir tane daha,” diye anlatıyor okul müdür yardımcısı Christensen.

Bu acil durum önlemlerinin ne kadar süreceği henüz belirsiz. “Bir iki hafta mı yoksa bir iki ay mı sürecek bilmiyoruz,” diyor Linnet.

Kütüphane şimdilik kapalı olduğu için öğretmenler dersleri olabildiğince açık havada yapmayı hedefliyor. Öğrenciler okul binasına tek bir girişten değil, sınıflarının bulunduğu yere bağlı olarak farklı yan kapılardan girmek zorundalar.

Öğrencilerin bir araya geldiği tek etkinlik, Danimarka kraliçesinin 80’inci yaşını kutlamak için “İyi ki Doğdun” şarkısını söylemeleri oldu. Ama bunu bile açık havada ve birbirlerinden iki metre aralıklarla durarak yaptılar.

Bu öğrencilerden biri de Noah Bendig idi. Babası onu ilk gün okula göndermese de ertesi gün kararını değiştirdi: “Bence her şey okulun kontrolü altında.”

Bazı velilerin içini en çok rahatlatan değişiklik, okul nüfusunun küçük, bağımsız odalara ayrılmasıydı. Sınıflar iki veya üç alt gruba bölündü ve her yeni gruba kendine ait bir sınıf ve öğretmen verildi.

Bu öğretmenler artık birkaç büyük gruptan ziyade gün boyunca sadece küçük bir grupla çalışıyorlar ve öğrencileri sadece kendi sınıflarındaki çocuklarla oynuyorlar.

Birinci sınıf öğrencisi Maja Petersen için bu yüzden okula dönmek hem iyi hem kötü. En iyi arkadaşı Melanie’yi görebiliyor, ama görmek dışında onunla daha fazla bir şey yapamıyor. Farklı sınıflarda oldukları için sohbet etme fırsatları neredeyse hiç olmuyor.

“Bildiğimiz bir ortamda yepyeni bir durum yaşıyoruz,” diyor sınıf öğretmeni Lene Thorup. “Rahatlatıcı ama bir taraftan da zorlayıcı,”

Bu sadece çocuklar için değil öğretmenler için de geçerli.

Sınıf sayısında artış demek, öğretmenlerin yapacak daha fazla şeylerinin olması ve onlara yardım edecek daha az kişinin olması demek. Molaya ihtiyaç duyduklarında, üç kişilik küçük bir ekipten sınıfa birkaç dakikalığına göz kulak olmalarını isteyebiliyorlar. Ama eskiden olduğu gibi bir yardımcı öğretmenden daha uzun süreler destek göremiyorlar. Çünkü bütün yardımcı öğretmenler kendi sınıflarında ders veriyor artık.

“Her öğretmenin mümkün olduğu kadar az öğrencisi olması gerektiği söylendi bize,” diyor Christensen.

Bu yeni önlemler öğretmenler için stresli olsa da, en tereddütlü velileri bile kazanmayı başardılar.

Daha önceki şüphelerine rağmen Arthur’un annesi de öğretmeniyle yaptığı bir telefon konuşmasından sonra oğlunu okula göndermeye ikna oldu.

“Geri döndüğü için mutlu, o geri döndüğü için biz de mutluyuz,” dedi öğretmeni.

“Bir yerden başlamak zorundaydık. Ayrıca devlete ve okula güvenmeliyiz,” diye ekledi.

Kaynak: https://www.nytimes.com/2020/04/17/world/europe/denmark-schools-coronavirus.html