Fransa’nın kuzeyindeki Crépy-en-Valois’da, iki lise öğretmeni Şubat ayı başlarında okullar kapanmadan önce COVID-19 hastalığına yakalandı. Institut Pasteur’dan bilim insanları, daha sonra okulun öğrencilerine ve personeline koronavirüs antikorları için test yaptı. Araştırmayı yöneten ve Fransız hükümetine danışmanlık yapan bir komitenin üyesi olan epidemiyolog Dr. Arnaud Fontanet, öğrencilerin yüzde 38’inde, öğretmenlerin yüzde 43’ünde ve diğer okul personelinin yüzde 59’unda antikor bulduklarını söyledi.
“Virüsün okul içinde dolaştığı açıkça görülüyor,” diyor Dr. Fontanet.
Daha sonra ekip, çevredeki altı ilkokuldan öğrencilere ve personele test yaptı. Okulların Şubat ayının ortasında kapatılması, virüsün lise öğrencilerine bulaştığı okulların açık olduğu dönemde daha küçük çocuklara da virüs bulaşıp bulaşmadığını görme fırsatı sağladı.
Araştırmacılar, ilkokul öğrencilerinin sadece yüzde 9’unda, öğretmenlerin yüzde 7’sinde ve diğer personelin yüzde 4’ünde antikor buldu. Okullar kapanmadan önce şiddetli koronavirüs semptomlarına sahip olmalarına rağmen derslere katılan üç farklı okulda üç öğrenci olduğunu tespit ettiler. Dr. Fontanet, hiçbirinin diğer çocuklara, öğretmenlere veya personele virüs bulaştırmadığını belirtiyor. Semptomatik öğrencilerden ikisinin lisede okuyan kardeşleri olduğunu ve üçüncüsünün de lisede çalışan bir kız kardeşi olduğunu söylüyor.
Araştırma ayrıca, bir ilkokul öğrencisinin koronavirüs antikorları testinin pozitif çıkması durumunda öğrencinin ebeveynlerinin de enfekte olma olasılığının çok yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak lise öğrencilerinin ebeveynleri için bu olasılık çok daha yüksek. “Zamanlamaya baktığımızda, bulaşmanın lisede başladığını ve ardından sırasıyla ailelere ve küçük öğrencilere taşındığını düşünüyoruz,” diye belirtiyor.
Dr. Fontanet, bulguların, büyük çocukların virüsü küçük çocuklara göre daha kolay bulaştırabileceğini gösterdiğini söylüyor.
Buna örnek olarak, İsrail’deki en büyük okul salgınlarından birinin Kudüs’te bir ortaokul ve lise olan Gymnasia Rehavia’da meydana gelmesi ve yaklaşık 175 öğrenci ve personelin enfekte olması gösterilebilir.
Büyük çocukların küçük çocuklara oranla virüsü daha fazla bulaştırmasına dair farklı teoriler var. Bazı bilim insanları, küçük çocukların virüsü damlacıklar halinde yayabilen öksürük ve güçlü konuşma sesi gibi COVID-19 semptomlarına sahip olma olasılığının daha düşük olduğunu söylüyor. Diğer araştırmacılar, virüsün akciğer hücrelerine girmesini ve çoğalmasını sağlayan proteinlerin çocuklarda daha az olup olmadığını ve bunun enfeksiyonun şiddetini ve potansiyel olarak virüsü bulaştırma ihtimallerini sınırlayıp sınırlandırmadığını inceliyorlar.
Okullar ne yapabilir?
Halk sağlığı uzmanları, okullarda enfeksiyon testinin gerekli olduğunun altını çiziyor. Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri ise öğrencilerin ve öğretmenlerin yalnızca semptomlara veya maruziyet geçmişine dayalı olarak test edilmesini öneriyor. Ancak bu, enfekte olan herkesi tespit etmeye yetmez.
Brown Üniversitesi’nde tıp doktoru ve ergen sağlığı uzmanı olan Dr. Megan Ranney, “Asemptomatik veya semptom öncesi yayılmanın mümkün olduğunu biliyoruz ve çocukların, enfekte olduklarında yetişkinlere göre semptom gösterme olasılıklarının daha düşük olduğunu da biliyoruz,” diyor. Okulların öğrencilere ve öğretmenlere rastgele test yapması gerektiğini de ekliyor, ancak hastanelerde bile kaynak eksikliği ve sınırlı test sayısı olduğunu göz önüne alırsak bu imkansız olabilir.
Okulları yeniden açan ülkeler bir dizi güvenlik yönergeleri uyguladı.
Washington Üniversitesi araştırmacılarının raporuna göre, bazı ülkelerde başlangıçta öğrencilerin sadece bir kısmı okula geri döndü – Danimarka, Norveç, Belçika, İsviçre ve Yunanistan’da küçük çocuklar; Almanya’da ise daha büyük çocuklar. Belçika, öğrencileri dönüşümlü günlerde ve farklı saatlerde okula getirdi.
Bazı ülkeler sınıf boyutunu sınırlandırarak aynı anda en fazla 10 ila 15 öğrenciye izin veriyor. Sıralar da birbirinden birkaç metre uzaklıkta. Kimi ülkeler, özellikle teneffüste ve öğle yemeği saatlerinde sınırlı sosyal etkileşimi sağlamak için çocukları farklı gruplara bölüyor.
Maske takma politikaları değişiklik gösteriyor. Grip mevsiminde maske takma uygulamasının yaygın olduğu Asya’da olduğu gibi birçok ülke okulda maskeyi zorunlu kılıyor. Washington Üniversitesi raporuna göre, diğer yerlerde yalnızca bazı öğrencilerin ve personelin maske takması isteniyor. Örneğin, Belçika’da öğretmenlere maske zorunlu kılınırken Fransa’daki lise öğrencileri de maske takmak zorunda.
Almanya’da koronavirüs testi negatif olan öğrencilerin maske takması gerekmiyor, rapora göre okullar açıldığından beri Almanya’da virüsün öğrenciler arasında bulaşma oranı arttı, ancak bu artışa okul personeli dahil değil.
Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri, bir buçuk metrelik mesafeyi korumak, elleri yıkamak ve maske takmak dahil olmak üzere okulların öğrenciler için riskleri en aza indirmek adına atabileceği adımları anahatlarıyla özetledi.
Seattle’daki Washington Üniversitesi’nde bulaşıcı hastalıklar uzmanı olan Carl Bergstrom, “Yönergeler zaten son derece zayıf,” diyor. Meslektaşlarıyla birlikte, siyasi baskılara tepki olarak tavsiyelerin daha da gevşeyeceğinden korktuklarını belirtiyorlar.
Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri sözcüsüne göre, kuruluş, National Association of School Nurses (Ulusal Okul Hemşireleri Birliği) gibi başka kuruluşlarla istişare halinde birkaç haftadır okulların yeniden açılması için yeni öneriler üzerinde çalışıyor. Planlanan kılavuz, semptom denetimi ve maskeler hakkında rehberlik ve çocuklarını okula gönderip göndermemeye karar vermeye çalışan ebeveynler ve veliler için bir kontrol listesi içeriyor. Ancak, havalandırmanın iyileştirilmesi veya virüsün havada yayılımının engellenmesi hakkında herhangi bir bilgi içermiyor.
Arizona Üniversitesi’nde bir hastane epidemiyoloğu olan Saskia Popescu, okulların havayı filtreleyerek, dışarıdan yeni hava dolaşımı sağlayarak veya pencereleri açarak temiz hava sirkülasyonu sağlamaları gerekeceğini söylüyor. Bayan Cogan gibi okul hemşirelerinin de eldiven, önlük ve N95 maskesi gibi koruyucu ekipmana ihtiyacı olacak.
Okullarda koronavirüs vakalarının tespit edilmesi durumunda her ülkenin verdiği tepki değişiyor. Örneğin İsrail tek bir vaka için tüm okulları kapatırken, diğer ülkeler enfekte bir sınıftaki öğrencileri ve öğretmenleri iki haftalık ev karantinasına göndererek daha hedefe yönelik bir yaklaşım benimsiyorlar.
Vanderbilt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve pediatri profesörü olan Dr. Kathryn Edwards, Nashville’deki okullara yeniden açılış yaklaşımları konusunda tavsiyelerde bulunuyor. Bölgedeki okulların hala sıraların ne kadar uzakta olması gerektiğini değerlendirdiğini söylüyor. “Bazıları sadece bir metre mesafeye ihtiyaç olduğunu söylerken, diğerleri iki metre diyor ve başkaları da aerosol meselesini merak ediyor. Daha fazla mesafeye ihtiyacımız var mı?”
Dr. Edwards, Nashville’in okulun ilk ayında dersleri tamamiyle çevrimiçi yapma kararından duyduğu hayal kırıklığını dile getiriyor.
Dünyanın pek çok yerindeki çocuk gelişimi uzmanları, okulları uzun süre kapalı tutmanın sosyal ve akademik gelişim açısından endişe verici sonuçları olduğunu söylüyorlar. Ayrıca, çocukları gerçek bir okul gününden mahrum bırakmanın etnik ve ekonomik eşitsizlikleri derinleştirdiği geçtiğimiz bahar aylarında ortaya çıktı.
Dr. Edwards, “Okula gitmezlerse çocuklar gerçekten zarar görecek,” diyor. “Çocukları ve onları okula güvenli bir şekilde nasıl geri döndüreceğimizi düşünmemiz gerekiyor.”
Kaynak: https://www.nytimes.com/2020/07/11/health/coronavirus-schools-reopen.html?action=click&module=RelatedLinks&pgtype=Article