Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gündeme gelen bir tartışmaya tanık olduk. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, “çalışan annelerin okul öncesi kurumlarına çocuklarını verebilmeleri konusunda olumlu bir haber de yansıyacak” sözlerinin ardından, Bakanlık okul öncesi eğitime yüz yüze devam etme kararı aldığını açıkladı. Bir yanda okullar açılmazsa “çocuklara kimin bakacağı” tartışılıyordu, bir yanda da öğretmenler “biz bakıcı değiliz” şeklinde konuşuyordu. Yetişkin meseleleri yine çocukların eğitim hakkı ve niteliğinin konuşulması gerektiği bir zamanda tartışılmış oldu.
Devlet sorumluluklarını yerine getirmekte “güçlük” çektiğinde, eksik ya da hatalı uygulamalarla karşılaştığımızda doğal olarak reaktif davranıyor, bu esnada esas konuşmamız gerekenleri kaçırabildiğimizi düşünüyorum. Bir çocuğun eğitim ihtiyacını yetişkinler üzerinden tanımlamayı ne zaman bırakacağız? Okul öncesi eğitim, her çocuğun sadece çocuk olduğu için hakkıdır. Ebeveynin iş durumu ya da öğretmenin “bakıcılığı” tartışmaları, çocukların içinde bulunduğu koşulları ağırlaştırmaktan başka ne fayda sağlayabilir?
Öğretmenliğin bakıcılık olup olmadığı, bakıcılığa ve öğretmenliğe nasıl baktığınızla ilgilidir. “Okul öncesi öğretmeni bakıcı değildir” demek, hangi öğretmene kendisini daha iyi hissettirebilir? Gerçekten sormak istediğimiz soru bu mu yoksa söylemeye çalıştığımız, bizi de ilgilendiren kararlarda ihtiyaçlarımızı dikkate almanızı istiyoruz demek mi?
Yapılan her işin, seçilen her mesleğin gereklilik ve yeterlikleri, değerleri ve standartları var. On yıldır öğretmenlik yapıyorum. Pandemiyle birlikte yaptığım iş değişmeye ve dönüşmeye başladı. On yılda aldığım yolu, dört ayda aldım. Yeni durumlarla, gelişen teknolojiyi anlamak ve uygulamakla baş başa kaldım. Çocukken evdeki radyoyu kırıp içini açmıştım, o gün gördüğüm manzara neyse, uzaktan eğitim ile birlikte onu gördüm. Her yerde kablolar, piller, motorlar bilmediğim pek çok araç gereç, ne yapacağımı şaşırdım. Öte yanda, öğrencilerime en az eskisi kadar erişim, her biriyle iletişim kurma ve her birine temas etme kaygısıyla baş etmek zorunda kaldım.
Her gelişim döneminin bir kemik ağrısı oluyor. Her birimizin yaşadığı zorluk farklı. Karşılaştığımız kargaşayı anlamak ve yaşantımızı devam ettirmek için çaba gösteriyoruz. Bugünkü problemler karşısında geliştireceğimiz çözüm önerileri ve seçimlerimiz, gelecek kuşaklar için birer veriye dönüşecek.
D. Pelin Sakın
[email protected]